Sayfalar

27 Aralık 2013 Cuma

Kalemmalem Çekilişinde Kazandım

Bir az önce hem kötü hemde süper bir haber aldım ,iyi güzel bir haberden başlayayım

KalemMalem  blog adresindeki kalemlere bayılıyorum ,çekiliş vardı kazandım

işte cıncık gibi kalem :D (bizim oralarda öle derler)


bu güzel bloğu ziyaret için tıklayın

kalemmalem   <<<<Tıklayınız



hemide 0.5 :D takıntılıyım bu 0.5 e çoğu insan 0.7 kullanıyor sınıfta birgün uç istedim  te arka sıralara kadar gitti muhabbeti kimsede 0.5 yok :D el insafsızlar :D :D



gelelim kötü habere çok sevdiğim bir arkadaşım bugün babasının pankreas kanseri olduğunu öğrendi ağladığı içinde msj ile haber verdihemen aradım acısını paylaştım diyemem kimse kimsenin acısını azaltmaz ama o andaki duygularımı anlatamam ailemde kanser nedir bildiğim ve bunu yakınen de gördüğüm için babaannem de kanserden öldüğü için çok hassasım hastalıklara ,Rabbim hastalanan tüm Müslüman kardeşlerime şafi ismiyle şifa versin inş.Allahım kimseyi canı ile sınamasın ,hepimiz çeşitli sınavlardan geçiyoruz.Bazen çok yanlış düşünüyorum belki ama düşünmeden edemiyorum nerde sefil nerde durumu olmayan varsa ya fakirlik ya hastalık ya daha zor şeylerle sınanıyor.zengin,keyfi keyf olanların sınavları çok basit oluyor .Rabbim sevdiği kulunun günahlarını dökmek için hastalık verirmiş ama gel gör ki insanız canımız tatlı dayanma gücümüz az o sebeple hastalıklar bizim için cidden bir sınav.

Allah yardımcımız olsun Hayırlı cumalar

22 Aralık 2013 Pazar

2. El kıyafet Satan Blog/ tavsiye

Yeni rastladığım ikinci elde çok güzel fiyatları olan ve ürünleri de kendi gibi güzel bir bayan

tavsiyemdir ...özellikle benim gibi s m bedenli arkadaşlar inceleyebilir alışveriş edebilirler diye düşünüyorum ,

http://dukkan2010.blogspot.com/search?updated-max=2013-11-03T04:38:00-08:00&max-results=20

Kalem Çekilişi

Güzel bir Kalem çekilişi ile başladım güne...


Hayırlısı olsun :D


sizde katılmak isterseniz http://kalemmalem.blogspot.com/2013/12/pilot-shaker-cekilisi.html

Evin Havasını temizleyen bitkiler

Georgia Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre, belirli bitkilerin evinizde yaygın olarak bulunan zararlı kontaminantları öldürebileceği belirtiliyor. Bu kontaminantlar arasında benzen, toluen, oktan, alpha-pinene ve trikloretilen gibi zararlı uçucu organik bileşenler yer alıyor.

Evde yetiştirilen 28 bitkiyi test eden araştırmacılar, kontaminantları yok etmede yüksek oranlara sahip olan 5 süper süs bitkisi tespit ettiler. Bu çiçekler şöyle: Kırmızı sarmaşık (Hemigraphis alternata), İngiliz sarmaşık (Hedera helix), Jolla (Hoya carnosa), Asparagos (Kuşkonmaz otu) ve (Tradescantia pallida).

Bilimadamları bitkileri, evde yaygın olarak bulunan uçucu organik bileşenlere maruz bırakmak için gaz sızdırmayan cam kapların içine yerleştirdi. Ve bitkiler bitkiler havadaki kontaminantları yok etti. Araştırmacılar, havadaki kontaminantları yok eden binlerce bitki olabileceğini de sözlerine eklediler.

Uçucu organik bileşenlerin her evde bulunduğunu belirten araştırmacılar, bunların evdeki mobilyalar, halılar, plastikler, temizlik ürünleri ve alçıpan, duvar boyası, solventler, yapışkanlar ve hatta musluk suyu tarafından yayıldıklarını ifade ettiler.

Bu kirleticilerin astım, reprodüktif ve nörolojik bozukluklar gibi birçok hastalıkla ilişkili olduğunu söyleyen bilimadamları, henüz hiç kimsenin bazı bitkilerin havadaki kirleticileri öldürmede niçin etkili olduğunu bilmediğini, ancak kendilerinin cevabı bulmak için yoğun çalıştıklarını belirttiler.

Bu zararlı bileşenler nedeniyle, insanların dışarıdan çok evde daha fazla tehlike altında olduğu da kaydedildi. Bilgisayarlar tarafından da bu bileşenlerin yayıldığını söyleyen bilimadamları, yapılması gerekenin evde birkaç süs çiçeği bulundurmak olduğunu anlattılar.
Kaynak:AA


ağaçlar.net de arkadaşlar deneyimlerini paylaşmışlar konuya göz gezdirmenizde fayda var diye düşünüyorum

http://www.agaclar.net/forum/bitkiler-ve-sagligimiz/4476.htm

20 Aralık 2013 Cuma

Atatürk Çiçeği

Dün canım eşim eli kolu dolu geldi beni çok şaşırttı hiçbir şey yokken bana bu güzellikle gelmesi çok hoşuma gitti

geçende Atatürkle ilgili bir belgesel izlerken kendimi tutamadım ağladım
içimde bilmediğim farklı bir duygu var anne tarafımın Mısırda kurulan ilk Türk devletlerinden olmalarından mıdır ? bilemiyorum fakat çok duygulandım dünde akşam Devrim 'i izledik harika bir film di herkese tavsiye ederim Türkün gücünü azmini zaferinin göstergesidir her ne kadar devrim yolda kaldı dense de yapılmış ve halen günümüzde çalışan bir araç ve bence yabancı araçlara bin basar benim gözümde.

bu duyguyuda bildikleri için mani olmuşlar ya zaten .Çünkü Türk otomotivi varken gidip yabancıdan otomobil almaz benim milletim bunu bildikleri içinde mani olurlar ki şaşmamak lazım .
Neyse gelelim benim Atatürk çiçeğime

16 Aralık 2013 Pazartesi

Bardak Altlığı Yapımı



Bardak Altı

Malzemeler


  • Koton ip
  • tığ no 2.1mm

5 zincir çekilip kapatılır. Araya 1 zincir çekip, ikili trabzanla 12 tane yuva yapılır. 5 zincir çekilir, 1 yuva atlanır, 2.nci yuvaya sık iğne ile sabitlenir. Bu şekilde 6 yuva yapılır. İlk yuvaya 2 tane ikili trabzan yapılır. 7 zincir çekilir aynı yuvaya 2 tane ikili trabzan yapılır. Arada zincir çekmeden diğer yuvaya geçilip aynı işlem uygulanır. Sıra sonuna kadar bu şekilde örülür. İp yürütüp 7 zincirİn ortasına gelinir. 10 zincir çekilir, sonraki 7 zincirin ortasına sık iğne ile sabitlenir. Sıra sonuna gelince her 10 zincirle yapılan yuvaya 12 ikili trabzan yapılır. Sonraki sırada her ilmeğe tek batarak ikili trabzan yapılır. 2 sırada her ilmeğe tek batarak sık iğne yapılır.

Motif - 6 motifli patik


                                
                                 

Hazırlanışı

5 zincir çekilip kapatılır. 3 tane ikili trabzan yapılır. 3 zincir çekilir, 3 tane ikili trabzan yapılır. Bu işlem iki kez daha tekrarlanır. 5 zincir çekilir, 3 zincir çekilerek yapılan yuvaya 3 tane ikili trabzan yapılır. 3 zincir çekilir aynı yuvaya tekrar 3 tane ikili trabzan yapılır. 3 zincir çekilip sonraki yuvalara uygulanır. Sıra sonuna gelindiğinde 3 zincir çekilip, üst sıraya çıkılır. Trabzanların üstüne tek batarak, 3 zincir çekilen boşluğa iki tane batarak ikili trabzan yapılır. Köşelerde aynı yuvaya 2 tane ikili trabzan yapılır. 2 zincir çekilir, aynı yuvaya 2 tane daha ikili trabzan yapılıp, köşe oluşturulur. Sıra sonuna kadar bu şekilde devam edilir. Motifler şemada görüldüğü gibi birbirine tığla birleştirilir.

13 motiften oluşan 2013 patiği

 
5 zincir çekilip kapatılır. 3 tane ikili trabzan yapılır. 3 zincir çekilir, 3 tane ikili trabzan yapılır. Bu işlem iki kez daha tekrarlanır. 5 zincir çekilir, 3 zincir çekilerek yapılan yuvaya 3 tane ikili trabzan yapılır. 3 zincir çekilir aynı yuvaya tekrar 3 tane ikili trabzan yapılır. 3 zincir çekilip sonraki yuvalara uygulanır. Sıra sonuna gelindiğinde 3 zincir çekilip, üst sıraya çıkılır. Trabzanların üstüne tek batarak, 3 zincir çekilen boşluğa iki tane batarak ikili trabzan yapılır. Köşelerde aynı yuvaya 2 tane ikili trabzan yapılır. 2 zincir çekilir, aynı yuvaya 2 tane daha ikili trabzan yapılıp, köşe oluşturulur. Sıra sonuna kadar bu şekilde devam edilir.
 
 

 
İlk motif  baklava şeklinde konulup,  sağına ve soluna resimde görüldüğü gibi ikişer motif tığla birleştirilir. İki kenar birleştirilip patiğin ayak kısmı oluşturulur.
 
 


Dört motif yanyana birleştirilir. Aynı şekilde bir sıra daha  yapılır. İkiye katlanıp iki kenarı tığ ile sık iğne yapılarak birleştirilir.
 
 
40 zincir çekilir. Her ilmeğe bir tane batarak ikili trabzan yapılır. Sıra sonundaki ilmeğe 5 tane ikili trabzan yapılıp dönülür. Her ilmeğe tek batarak ikili trabzan yapılır. Sıra sonundaki ilmeğe tekrar 5 tane ikili trabzan yapılır. 3zincir çekilip 2.nci sıraya çıkılır. Bu şekilde başta ve son da arttırılarak  3 sıra örülür.

 
Resimdeki görüldüğü gibi parçalar birbirine birleştirilek patik tamamlanır.
 
 
 
 
arkadaşlar derya baykalın sitesinde gördüm hemen sizlerle paylaşmak istedim ...Alıntıdır.umarım yasak bir hak söz konusu olmaz çünkü tüm iyi niyetimle aldım

Hanım Dilendi Bey Beğendi Motif Birleştirme

Hanım dilendi bey beğendi motifini yapmadan evvel örneğin beş sıra yapacaksak bir tanesini beş sıra yapıp diğerlerini dört bırakın benim gibi hepsini 5 sıra gitmeyin yani tüm sıraları bitirmeyin ki birleştirmeniz bu videodaki gibi olsun burda bir tane tam yapmış diğerinin bir sırasını bırakmış birleştirerek son sırasını gitmiş....

umarım yapacak başlayacak olanlara faydası olur

buyrun video burda ekleyemedim linke tıklayınız


http://youtu.be/HndE-SDHRiM

Günün Bilgisi 2

Harput Kalesi

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Atla: kullan, ara
Harput Kalesi Urartular tarafından dikdörtgen bir plan üzerine kurularak yapılmış olan mimari yapıdır. Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Şu anki Elazığ il sınırları içerisindedir. Rivayete göre yapımında kullanılan harca su yerine süt eklenmiştir bu nedenle Süt Kalesi olarak da adlandırılır. Kale şu günlerde restore edilmektedir.Fakat çoğu kişinin de bildiği ve sorduğu gibi Süt Kalesi'ndeki süt kullanılma sebebi su Kıtlığı olduğu içindir.Bu sebepten dolayı süt kullanılmıştır.

13 Aralık 2013 Cuma

günün sözü ..

İmam-ı Azam Hazretleri, üzerine doğru gelmekte olan hayvana yol vererek kenara çekildiğinde, yanındakiler neden böyle 

yaptığını sormuşlar.

Hazret, düşünmeden cevap vermiş.
+Onun boynuzları var, benim ise aklım.

8 Aralık 2013 Pazar

English home runner ve peçete

english home cicilerim bayadır almak istiyordum runner ve peçete aslında masa örtümle tam tamına uymadı ama genede çok güzel oldu.ama peçete mi servismi bi anlamadım :D ben biraz cahilim de bu konuda sonuç itibarı ile ben servis olarak kullanacağım :)


5 Aralık 2013 Perşembe

Düğün şarkıları

Düğün çıkış şarkısı olarak kullanabilirsiniz



bu başlık altında toplayacağım bulduğum şarkıları düğünü olacaklara faydası olur düşüncesindeyim


yine bu belki dans için uygun olabilir dans edilebilir yada çıkış olabilir yada pasta keserken de olabilir bana pasta keserken falan daha iyi geldi





Fırında Tavuk İçin Ev Yapımı Sos

Arkadaşlar bu sos bana annemden kaldı kendisi hep böyle yapardı dışardan soslar alıp kullanmıyoruz herkese tavsiye ediyorum bu sosu...görüntü ekleyemeyeceğim yaptığım zaman çekerim ama tarifini yayınlayacağım....Şimdiden afiyet olsun diyorum hiç tereddütsüz yapabilirsiniz tarifimi

Bu ara tariflere ara da verdim kitap okumalarda öyle kpss sebebiyle;sizleri özledim...

not: sarımsak isteğe bağlı ve tavukların çokluğuna bağlı arttırılabilir
aynı zamanda çok tavuk varsa sosun malzemeleri de arttırılarak kullanılabilir


güzelce karıştırın kaşıkla çırpın ondan sonra tavuklarınızı bu sosa iyice bulayın yoğurur gibi bulayın daha sonra fırın poşetine koyun yada sosu fırın poşetine dökün ondan sonra tavukları malzemeleri atıp fırın poşetince yoğurun bulayın bu şekilde daha temiz oluyor elleriniz açısından :D
bir yemek kaşığı salça yeter ama gözünüze az gelirse ekleme yapabilirsiniz...yoğurt tepeleme bir yemek kaşığı olacak sulu kısmından değil katı kısmından alırsanız daha iyi olur.
tuzu göz kararı yapacaksınız eğer yemeklerde tereddüt eden biriyseniz kaşık ucu ile tadına bakıp ona göre ayarlayabilirsiniz.
sarımsaklı sosları seviyorsanız bir büyük diş kullanınız...

umarım beğenirsiniz...yorumlarınızı beklerim...

4 Aralık 2013 Çarşamba

Bedesten ve Arasta Nedir ? (Kpss Tarih)

Tarih kpss çalışan arkadaşlarıma kaynak olasını dilerim.kendim öğrendim başkalarına da faydalı olmak onlardan dua almak kadar güzel birşey yok.insanlar bu bilgi paylaşma konusunda çok benciller en azından böyle sınavlar konusunda ben böyle olduğumuzu düşünüyorum buyrun gelelim konumuza

Arasta ve Bedestenler


ARASTALAR

Arasta, üstü genellikle tonoz veya çatıyla örtülü bir sokağın iki yanında karşılıklı sıralanan ve aynı cins malları satan dükkânların meydana getirdiği çarşı anlamına gelmektedir.
Reşat Ekrem Koçu, Ahmet Vefik Paşa’nın Lehçe-i Osmanîsinden aktararak, Farsça "Araste; hazırlanmış, tezyin olunmuş, bezenmiş ve donanmış Ordu Pazarı" tanımından hareketle bu sözcüğün "seferlerde ordunun geçeceği anayol üzerinde bulunan büyük şehirlerimizde kurulan ve dükkânlarında, hurda teferruatı ile (ince ayrıntılarına kadar) sadece asker eşyası ve levazımı satan büyük çarşı" anlamına geldiğini söylemektedir.
Türkçe’ye Farsça’dan geçtiği sanılan arasta kelimesi önceleri “ordugâhta kurulan pazar” anlamında kullanılmıştır. Fakat Ârâsten (tanzim etmek, sıraya koymak, çekidüzen vermek, süslemek) masdarından gelen arastanın manası “sıraya konulmuş, düzenlenmiş” olup Farsça’da “çarşı” anlamında kullanılmamaktadır. Türkçe’de bu anlamı kazanması, dükkânların düzenli biçimde karşılıklı birer sıra halinde dizilmiş olmalarından veya ordugâh pazarının askerî disiplin içinde “tanzim edilmiş satış” yapmalarından yahut her iki sebepten yani bu dükkânların gezgin satıcılara nispetle her hususta düzene konulmuş olmalarından ileri gelmektedir.
Osmanlı döneminde, her büyük caminin yanındaki toplumsal kuruluşların (medrese, imaret, hamam, darüşşifa, kütüphane) yanında hem toplumsal işlevi bakımından hem de külliyelerin bakımları için gelir sağlamak amacıyla yapılan arastaların ikinci bir görevi de külliyenin çevresine canlılık vererek, külliyenin merkez konumdaki camiye cemaat sağlamaktır. Karşılıklı dükkânların arasındaki yol, önceleri sadece gölgelik asmalar veya ahşap çatılar ile örtülmüş, sonradan yangınlar yüzünden bu yolların üstlerinin kâgir tonozlar ile örtülmesi yoluna gidilmiştir. Dükkânların arasında kalan sokağa da arasta sokağı denilmiştir.
Arastalar, sonraları aralarına değişik esnafın da karışmasına rağmen, genellikle aynı malın ticaretini yapan dükkânlardan oluştukları için “terlikçiler arastası”, “kürkçüler arastası”, “baharatçılar arastası” gibi isimlerle de anılmışlardır.
Türk ticaret kültürü ve geleneği açısından önemli bir yere sahip olan han ve kervansaraylarda olduğu gibi arastalarda da birtakım gelenek ve âdetler vardır. Bu geleneklerden en göze çarpanı ise, her sabah arasta esnafının dükkânlarını açmadan evvel topluca dua etmeleri ve dürüst iş yapacaklarına dair yemin etmeleridir. Bunun için kimi arastalarda dua meydanları, kimilerinde ise dua kubbelerinin bulunduğundan söz edilmektedir.
Kimi kaynaklarda arasta, bedesten ve çarşı kelimeleri aynı ya da benzer kullanılmalarına karşın, aslında bu yapılar işlev ve işleyiş bakımından birbirinden farklıdır. Arastalarda bedestende olduğu gibi mahzen ve kiler hücreleri bulunmaz. Diğer taraftan bedestenlerin değerli kumaş veya mücevherat gibi ürünlerin alınıp satıldığı, hatta banka hizmetlerinin verildiği yerler olmalarına karşın arastalar, onlara nazaran daha az önemli malların ticaretinin yapıldığı yerlerdir. Yine arasta ve çarşı arasındaki farklara da bakmak gerekirse; arastalar yukarıda da belirttiğimiz gibi genellikle külliyelere gelir sağlamak amacıyla külliye yapılarının planlanmasında ekseni oluştururlar. Çarşılar ise bağımsız yapılar olarak planlanmıştır. Arastalarda her dükkânda farklı bir şey satışa sunulurken, çarşılarda sıra halinde aynı ya da benzer kalitede mallar satılabilmektedir. Bunun nedeni rekabet sağlamak ve esnafın ticari ahlakının kontrolüydü.
İstanbul’daki arastaların en önemlileri şunlardır:
  1. Saraçhane Çarşısı
  2. Tiryaki Çarşısı
  3. Sipahi Çarşı (Sultanahmet arastası)
  4. Mısır Çarşısı (Valide Çarşısı, Yeni Çarşı)
  5. Damat İbrahim Paşa Külliyesi Dükkânları
  6. Üsküdar Arastası

1- Saraçhane Çarşısı

Arastalar arasında Fatih Külliyesi’ne gelir sağlamak amacıyla yapılan ve Saraçhane Çarşısı adıyla anılan yapı en eski olanıdır. Günümüzde yapıdan hiçbir iz kalmamıştır. Bu arastadan yalnızca Saraçhanebaşı semt adı bir hatıra olarak yaşamaktadır.

2- Tiryaki Çarşısı

Tek sıra dükkânlardan ibaret bir diğer arasta ise Süleymaniye Külliyesi'yle inşa edilmiş olup iki medresenin altında uzanmaktadır. Burası da Osmanlı tarihinde Tiryaki Çarşısı olarak bilinir.

3- Sipahi Çarşı (Sultanahmet Arastası)

Sultanahmet Külliyesi’ne gelir sağlamak için yapılan ve Sipahi Çarşı adıyla anılan arasta ise bu tipin en önemlilerinden biridir. Bu arasta cami ile birlikte Sedefkâr Mehmet Ağa’nın eseri olan yapıda, karşılıklı dükkân dizilerinin üzeri örtülmemiş, açık olarak bırakılmıştır. 1912 yılında çıkan Sultanahmet ve Ayasofya civarını büyük ölçüde harap eden yangından sonra terk edilmiş, 1980’li yıllarda Vakıflar İdaresi’nce restore edilerek yeniden kullanıma açılmıştır. Sultanahmet Camii’nin mihrap tarafında ve cami seviyesinden bir hayli aşağıda kalan arasta, Büyük Konstantin’in 4. yüzyılda yaptırdığı sarayın harabesi üzerine kurulmuştur. 1951-1954 yılları arasında yapılan kazılarda, sarayın zemin mozaikleri çıkartılmış ve arastanın bir bölümünde kurulan Mozaik Müzesi’nde sergilenmeye başlanmıştır. Arasta günümüzde turistik eşyaların satıldığı bir çarşı olarak varlığını sürdürmektedir.

4- Mısır Çarşısı (Valide Çarşısı, Yeni Çarşı)

Büyük külliyelerden, Eminönü’nde Yeni Valide (veya kısaca Yeni Cami) arastası önemli bir yapıdır. Yapıldığından beri genelde Mısır’dan getirilen çeşitli bitkilerin satışını yapan baharatçılar burada toplu olarak bulundukları için Mısır Çarşısı olarak adlandırılan bu yapı, Valide Çarşısı ve Yeni Çarşı olarak da bilinir. Arasta, Yeni Cami’nin dış avlusunu “L” biçiminde iki taraftan sarar. Burada orta yolun üstü kâgir tonozla kapatılmıştır. İki yolun birleştikleri yerde ise Dua Meydanı ve bir Ezan Köşkü bulunur. Altı kapısı bulunan yapı günümüzde hâlâ kullanılmaktadır.

5- Damat İbrahim Paşa Külliyesi Dükkânları

İstanbul’un önemli arastalarından biri de Şehzadebaşı’nda Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın inşa ettirmiş olduğu külliyenin dışına yaptırdığı iki sıra halindeki dükkânlardır. Divanyolu’nun karşılıklı iki tarafına sıralanan dükkânlardan bir taraftakiler XIX. yüzyılda yol genişletme çalışmaları sırasında yıkılmıştır. Diğer taraftakiler ise önlerindeki kemerleri taşıyan sütunlardan dolayı Direklerarası adını almıştır. Uzunca bir süre İstanbul’un önemli eğlence merkezlerinden biri olan yapı, XX. yüzyılın başında şehircilik çalışmaları sırasında yıkılmıştır. Yalnızca, çoğu bozulmuş halde olan tonozlu dükkânların bir kısmı kalmıştır.

6- Üsküdar Arastası

Bu arastanın Üsküdar’da iskele civarında olduğu bilinmektedir. 1934 Belediye Şehir Rehberi'nde orada bir sokak da “Arasta Sokağı” adını taşımaktaydı. Üsküdar Arastası duruyordu. Fakat sonraları imar istimlâkleri sırasında sokakla beraber kaldırıldı.

BEDESTENLER


Bedesten ,Osmanlı dönemi Türk şehirlerinde ticaret bölgesinin çarşı içindeki merkezi ve değerli malların saklanıp satıldığı bir bina türüdür.
Bedesten adının Türk lügatlerindeki manalarına bakmak gerekirse; Lehçe-i Osmani’de bedesten kelimesi için "bez satılan, bezzaz mahalli, nefis kumaşlar satılan yer" olarak açıklama vardır. Kamus-u Türkî’de “aslı bezesten, zebanzedi bedesten; kıymetli kumaşlar, silahlar ve mücevherler ve saire alışverişine mahsus örtülü ve mahfuz çarşı” olarak geçer. Kamus-u Osmanî’de bezeziztan kelimesi, “Türkçe’de galatı bedestan, bedestendir; ağır, pahalı, kıymettar kumaş ve eşya satan esnaf çarşısı” şeklinde yer alır.
Bu bilgilerden hareketle Bedestene bir tanım getirmek gerekirse; “Önceleri kumaş satılmak üzere yapılan, sonraları antika, mücevher, silah benzeri değerli malların alım-satımı, bazen açık artırımı yapılan, aynı zamanda banka kasası görevi yapan kapalı çarşı” demektir. Bedestenler, üzerleri kubbelerle örtülü, dört tarafı demir kapılı, taştan ve muhafazalı yapılardı. Bedestenlerde, duvar içlerinde veya toprak altında mahzenler bulunurdu. Bu mahzenlerdeki kasa ve dolaplarda, belli bir ücret karşılığında, para ve kıymetli eşyalar muhafaza edilirdi. Bu eşya ve para unutulur da mirasçı çıkmazsa beytülmâle kalırdı.
Malların Bedesten’de depolanmasının iki önemli amacı vardır. Bunlar:
  1. Arz ve talebin dengede tutulması için bin bir meşakkatle getirilen malın belli miktarda satışa sunulması.
  2. Bedestenlerin sağlam, taş yapılar olması, ahşap dükkânların dehşet verici bir afet halinde yayılan yangınlarda yok olması göz önüne alınarak hiç değilse değerli malları koruyabilmek bakımından daha emniyetli olması.
Bedesten, İstanbul’un öteki çarşılarından farklı olarak sabahları geç açılıp akşamları da erkenden üç kapısı kapatılır, Kuyumcular kapısı ise günbatımından yarım saat önce bekçilerce kilitlenirdi. Geç açılma nedeni hâcegi denen esnafın, çarşının en refahlı ve en zengin tüccarlarından olması, alelade esnaf gibi sabah karanlığında dükkân açmaya mecburiyet duymamalarıdır. Erken kapama keyfiyeti de hem bu halin hem de bedestenin, çarşının diğer kısımlarından daha kapanık ve loş olmasından dolayı alım satım imkânının bulunmamasıdır. Ayrıca burada ateş yakmak, mum, kandil, şamdan bulundurmak, çubuk içmek vb. yasaktı. Çalışma saatleri günün en hareketli saatleri olarak belirlenince bir baskın ve soygun ihtimali de önlenmiş olmaktaydı.
Bedesten de tıpkı arasta gibi belli geleneklere göre çalışırdı. Esnaf gelenek uyarınca kapı önünde yapılan duadan ve uyarıdan sonra içeriye girerdi. Esnaf, münâdi ve muhafızlar (bekçiler) sabahları tahminen kaba kuşluk denilen bir zamanda gelirler, bekçilerin ve müstakil hizmetleri olanların girip çıkması için Büyük Kapalı Çarşı'nın açıldığı esnada İnciciler Kapısı’nın arkasından tak tak vurarak: - Buyurun duaya!… diye bağırırlar, esnaf ve ahali içeriye girdikten sonra tam ortada muhafızlık dolabının önüne sıralanırlardı. Bekçibaşından kıdem itibariyle bir sonra gelen ve adına Duacı denilen bölükbaşı tarafından padişahın ve askerin selametine, gelmiş geçmiş bedestenlilerin ruhlarına rahmet niyaz edilir ve bir de “Selâten Tüncînâ” adlı dua okunur, akabinde de dellallara hitaben: - Tavcılık yapılmayacak, mal kapatılmayacak, kefilsiz mal satılmayacak!... tenbihinden sonra mezada başlanırdı. 10.000 kuruştan fazla değerde bulunan mallar yalnız perşembe günleri müzayede olunurdu.
Bedesten kapanınca, içeride kalan nöbetçi bölükbaşı ve bir de yamağı tarafından, ellerinde kalın bir sopa ve bir de tabanca olduğu halde bedestenin içi güzelce arandıktan ve kimsenin kalmadığına kanaat edildikten sonra gidip otururlardı. Bundan sonra da el tetikte kulak tıkırtıda sabaha kadar beklerlerdi. Bedestende 12 kişilik bir bölükbaşılar (pasban-bekçi) kadrosu vardı. Bunlar, müzayedelerde münadilik de yapmaktaydılar. Saraydan verilen beratla bölükbaşı olurlardı. “Nanpareci” ve “Küçük Ağa” denen iki amirleri olup hepsi kendi aralarında müteselsil kefil idiler. Ayrıca 12 seyyar dellal vardı. Bunlar, dışarıya tereke mezatlarına, kassamlık müzayedelerine de çıkmaktaydılar. Bunlar da beratlıydılar. Dellallar, hâcegilerle satıcı ve alıcı arasında aracılık yaparlardı.
XVII. yüzyıla kadar bedestenlerdeki hâcegilerin mallarının ve paralarının hesabı bilinmez olmakla birlikte, bunlar olgun ve dürüst insanlardı. Batı'da sanayi devrimiyle gerçekleştirilen büyük ilerleme XIX. yüzyılın ortalarına doğru bedesten esnaflığının değerinin azalmasına neden oldu. Üretimin serileşmesi ve yüksek kalitesi esnafın iş alanını neredeyse sadece antikacılıkla sınırlandırırken, bankacılığın İstanbul’a da gelmesi ve “kaime”nin ortaya çıkması bedestenin yüzyıllardır süregelen banka ve emanetçi konumunu sarstı. Giderek işlerin kötüye gitmesi ise bu esnaf kesiminin, geleneksel iş ahlakını bir tarafa bırakıp hile ve aldatmacaya yönelmeleri sonucunu getirdi.
İstanbul’da kayıtlara göre, biri Galata’da olmak üzere üç bedesten vardır. Eski işlevlerini yitiren bedestenlerden ikisi Büyük Çarşı (Çarşı-yı Kebir) da denilen Kapalı Çarşı’nın oluşum çekirdeği sayılır. Bunlar:
  1. Cevahir Bedesteni (İç Bedesten, Eski Bedesten)
  2. Sandal Bedesteni (Yeni Bedesten, Küçük Bedesten)
  3. Galata Bedesteni.

1-Cevahir Bedesteni (İç Bedesten, Eski Bedesten)

Bu bedesten, içinde antika eşya satıldığı için Cevahir Bedesteni, çarşının daha ortasında olduğu için İç Bedesten, Sandal Bedesteni’nden daha önce mevcut olduğu için Eski Bedesten isimleriyle anılmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet tarafından hayratına gelir sağlamak üzere yaptırılmıştır. Yapının dört kapısından birisinin üzerinde süs unsuru olarak kullanılmış kartal kabartmalı devşirme bir figür, binanın Bizans yapısı olduğuna dair bir efsanenin doğmasına neden olmuştur. Halbuki plan, inşa tekniği ve yapı sistemiyle nisbetleri, bu eserin tamamen bir Türk yapısı olduğunu açık olarak göstermektedir. Yüksek Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi, Bizans’ta binaların içinde arma olmadığını, Türklerin kuş figürünü sevdikleri için yapıda süs unsuru olarak kullandıklarını, ayrıca o figürün mevzuu olduğu kapının basık kemerli XV. asır üslubu bir Türk kapısı olduğunu söyler ve “bina inşaat itibariyle de plan itibariyle de tamamen Türk'dür, ayaklar üstündeki büyük kemerler ve mahzenlere geçen küçük kapılardakiler hep sivri Türk kemeridir” diyerek yapının bir Türk eseri olduğunu vurgular.
Bedestene dört yönden birer kapıyla girilir. Mermerden yapılmış basık kemerli kapıların üzerinde, içten ve dıştan iki merkezli sivri hafifletme kemerleri vardır. Kapılardan kuzeydeki Sahaflar, güneydeki Takkeciler, doğudaki Kuyumcularbatıdaki ise Zenneciler Kapısı olarak adlandırılır. Aydınlatmada gün ışığından faydalanılan yapının kubbe ve alt bölümlerinde güvenliği sağlamak düşüncesiyle pencere yapılmamııştır. Yapıda mahzen olarak adlandırılan toplam 44 adet dükkân bulunur. Bedestende dünyanın ve imparatorluğun geniş ülkelerinden getirilmiş mücevherler, altınlar, silahlar, kıymetli kumaşlar, şallar, kürkler, halılar ve her nevi kıymetli eşya bulunurdu.
Yakın yıllara gelinceye kadar geç döneme ait olmakla beraber yapısına ve eski geleneğe uygun teşhir, satış camekân ve dolaplarını muhafaza eden bedesten, 1959’dan sonra yapının asıl mimarisini bozan vitrinli modern dükkânların inşası ile iç görüntüsünün haşmetini kaybetmiştir. Son yıllarda yapılan değişikliklerden önce iç duvarlarda dolaplar sıralanıyordu. Bugün bunların hepsi modern dükkânların içinde kalmıştır.

2- Sandal Bedesteni (Yeni Bedesten, Küçük Bedesten)

Sandal, Asya’nın güneyinden Hint’ten ithal edilen yollu, çizgili, ağır ve lüks bir ipekli kumaşın adıdır. Bedesten de adını buradan almıştır. Bedesten kalın taş fil ayakları üzerine Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Bedestenin dört kapısı vardı. Bunlar; Şark, Garp, Şimal, Cenup kapıları isimlerini taşımaktaydı. Şark kapısı Nuruosmaniye’ye, Garp kapısı Kapalıçarşı içindeki gümüşçüler ve kuyumculara, Şimal kapısı Mahfazacılar Sokağı’na çıkar; Cenup kapısı Kalpakçılarbaşı Caddesi’ne açılmasına rağmen bedesten, Belediye Mezat Daireleri olarak yeniden onarılırken tuvalet ve kömürlük haline getirilmiştir.
Bedesten, içeriden ve dışarıdan pek muntazam olmayan dükkân sıralarıyla çevrilmiştir. Eski bedesten’den en büyük farkı ise, mahzen bölümlerinin olmayışıdır. Sandal Bedesteni XIX. yüzyılın ortasında Osmanlı İmparatorluğu gümrük indirimleriyle Avrupa endüstrisine teslim edilirken, yerli dokumacılığın çöküşüne paralel olarak yoksullaşmış, 1912’den itibaren esnaf düzeninin kaldırılması ile çökmüş ve 1914’te Belediyece satın alınıp ya da kamulaştırılıp, müzayede yeri olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise bedesten her çeşit malın satıldığı bir ticaret alanı olarak varlığını sürdürmektedir.

3- Galata Bedesteni

Galata’da Perşembe Pazarı Caddesi üzerinde bulunan bedestenin hangi tarihte kim tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Dört paye ile ayrılan mekân dokuz bölüme ayrılmış ve bunların her biri bir kubbe ile örtülmüştür. Cephelerde devrik sokak dokusuna uygun biçimde şekillendirilmiş dış dükkânlar vardır. Galata Bedesteni 1966 yılında modern bir çarşı haline getirilirken çok kötü bir biçimde değişikliğe uğratılmıştır. Diğer bedestenlerden farklı olarak iki kat halinde düzenlenmiş olan yapıyı, üst katlara açılan dikdörtgen pencereler aydınlatmaktadır. Bedesten günümüzde Hırdavatçılar Çarşısı adıyla varlığını sürdürmektedir.

Kaynakça
Bilecik, Gülberk, “Fetihten Sonra İstanbul’da Ticaret Yapılarının Gelişimi”, Türkler Ansiklopedisi, C.10, Yeni Türkiye Yay., Ankara, 2002, s. 764-770.
Cantay, Gönül, “Erken Osmanlı Dönemi Mimarisi”, Türkler Ansiklopedisi, C.12, Yeni Türkiye Yay., Ankara, 2002, s. 86-102.
Erdenen, Osman, İstanbul Çarşıları ve Kapalıçarşı, Yenilik Basımevi, İstanbul, 1965.
İslam Ansiklopedisi, “Arasta”, C. 3, Türk Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 1991, s. 335-336.
İslam Ansiklopedisi, “Bedesten”, C. 5, Türk Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 1992, s. 302-311.
Koçu, Reşad Ekrem, “Bedesten”, İstanbul Ansiklopedisi, C. 5, Nurgök ve Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul, 1961, s. 2345-2362.
Sakaoğlu, Necdet, “Bedesten Esnafı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 2, Kültür Bakanlığı, Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul, 1994, s. 118-120.
Sezer, Sennur - Özyalçıner, Adnan, Bir Zamanların İstanbulu, İnkılap Yay., İstanbul, 2005.
Türk Ansiklopedisi, “Bedesten”, C. 6, MEV Yay., Ankara, 1953, s. 2.

3 Aralık 2013 Salı

Günün Sözü

Günün Sözü

Başarının sırrını bilmiyorum ama başarısızlığın yolu herkesi memnun etmeye çalışmaktan geçer.
(Bill Cosby)


2 Aralık 2013 Pazartesi

Deniz Feneri Derneği -Bize Kur'an-ı Kerim Gönderin

Bize Kur'an-ı Kerim Gönderin

Face
Fildişili çocuklar bizlerden Kur'an-ı Kerim bekliyor.
15 yıldır “yok” kavramının olduğu her yere “var” götüren Deniz Feneri Derneği, Fildişi Sahili Müslümanlarının “Bize Kur’an-ı Kerim gönderin” çağrısı üzerine harekete geçti.

Fildişi Sahili, Orta Batı Afrika’da %60’ı Müslüman bir ülke. Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Abidjan’ın Abobo bölgesi ise en fazla yokluk çekilen bölge.

Konuşulan dil Fransızca. Ancak Müslümanların dinî eğitim denince öğrendikleri ve öğrettikleri ilk şey Arapça. Yokluğun kol gezdiği ülkenin en büyük sorunlarından biri de eğitim. Ülkenin okur-yazar oranı oldukça düşük.

Fildişi Sahili ülkesinde, Müslüman öğrenciler hafızlık yapıyorlar, aynı zamanda Arapça’yı çok iyi öğreniyorlar, ancak ilkokul diplomaları yok. Bazıları anadil Fransızca’yı bile okuyup yazamıyorlar. Müslümanların eğitim gördükleri okullar devlet tarafından tanınmıyor.

Çünkü verilen dersler ve müfredat sadece İslami temelli. İlkokuldan başlayarak hem devletin müfredatının hem de İslami derslerin verildiği okullar açılabilir. Türkiye’deki İmam-Hatip liselerinin benzeri okullar olacak bunlar. Fildişi hükümetinin bu tür girişimlere maddi destek verdiği de söyleniyor. Bu okullardan mezun olan öğrencilerin diplomaları da hükümet tarafından tanınıyor. İmam-hatip lisesi denkliğindeki okullar ve meslek edindirme kurslarında öğretmen ve belletmen temin etmek oldukça kolay. Fildişi Sahili, bu konuda altyapısı olan bir ülke. Ancak teknik ve mali desteğe, kaynaklara ihtiyaçları var.

Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz konuyla ilgili olarak şunları söyledi, “Biz bu yıl, kurban kesimlerimizi 23 ülkede gerçekleştirdik. Bu ülkelerden biri de Fildişi Sahili idi. Bu yardım çalışması sırasında öğrendik ki medreselerde dahi maalesef Mushaf bulunamıyor. Talebeler parçalanmış Mushafların sayfaları ile eğitim görüyorlar. Sadece irtibatlı olduğumuz derneğin medreselerinde 300.000 talebe var. Tercihen Fransızca mealli Mushafı tercih ediyorlar. Halkımızdan en kolay talep edilip kabul görecek yardım da bu olsa gerek.
Ülkenin diğer sorunlarından söz etmek gerekirse, Müslümanların meslek sahibi olmaları konusunda da ciddi ihtiyaçlar var. Genel olarak Afrika insanının el becerisi gelişmiş, bu sebeple dikiş-nakış, okuma-yazma, bilgisayar, marangozluk başta olmak üzere Halk Eğitim Merkezleri benzeri kurslar açılabilir bu ülkede. Biz Afrika’da birçok ülkede çok sayıda içme suyu amaçlı ve tarımsal sulama amaçlı su kuyuları açtık.

Fildişi Sahili’nde de Divo, Alepe, Sandepro, Iyan bölgelerinde kuyulara ihtiyaç var. Kuzey bölgelerde, yani Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde özellikle su sıkıntısı ileri boyutlarda.

Fildişi Sahili’nde sağlık hizmetleri de oldukça pahalı. İmkânlar kısıtlı olunca sağlık taramalarına ihtiyaç hâsıl oluyor. Klinikler de açılabilir.

Deniz Feneri olarak Fildişi Sahili’nde yardım faaliyetlerini yürütürken birlikte çalıştığımız Soulatine Derneği’nin Türkiye’den gidecek yardımlar için kapıları sonuna kadar açık. Şimdilik ilk etapla medreselerde dini eğitim alan talebelerin parçalanmış Mushaflardan ders almasına gönlümüz razı değil. Öncelikle Fransızca mealli Kur’an-ı Kerimler konusunda hayırsever halkımızın desteğini bekliyoruz. Bir tanesinin fiyatı 15 TL olup İlk etapta 10 bin adet Fransızca mealli Mushaf’ı Fildişi Sahili’ne göndermeyi hedefliyoruz. İhtiyaca göre gönderimlerimiz devam edecek.”