Sayfalar

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Paul Auster/Yanılsamalar Kitabı






Kitaptaki Ana Karakterler: Hector Mann,Davit Zimmer,Alma,Frieda Spelling
Romanın Dili ve Anlatım Biçimi: Roman 3. Tekil şahıs ve 1. Tekil şahıs gözüyle yazılmıştır. Kitap çevirisinde Türkçeye sadık kalmak adına epey eski kelimelere rastlamak mümkün.
Kitabın Türü:  Macera romanı
Romanın Ana Fikri: Yaşadığımız acılar mutlaka bir başkasının acısıyla kesişir ve yeni bir hayata başlarız.

Paul Auster'in ilk okuduğum kitabı ve doğal olarak tarzını ilk tadışım.Ama çok geç kalmışım çok kendisine hayranlarına da burdan selam söylüyorum daha çok duyrulmalı daha çok yorumlanmalı daha çok okunmalı yazarın kitapları ve üstüne daha çok konuşulmalı diyorum.
öncelikle kitabın konusunu her yerde arka kapak yazısında zaten açıklamış yazarımız ben bundan öte yorumuma geçeceğim;
Müthiş bir kurgu ve tezatlıklardan oluşan harika anlatım ,David in Alma ile olan bağı ve sonunda o bağın nasıl sona erişi,Asıl kahraman gibi görünse de aslında asıl kahramanımız Hector dur ki bana göre işi ilginç kılanda odur zaten filmler ilgi alanıma girmese de muhakkak filmlere ilgi duyan arkadaşların okuması gerektiğine inanıyorum çünkü sürüklenip gideceksiniz.Kendini toplumdan soyutlamış bir kahraman söz konusu ve onun iç çatışmalarını çok güzel yansıtmış.Aslında evrendeki bütün yansımaların bir karşılığı olduğunu gösterircesine kurgulamış ve oynatmış hatta bir film sahnesi gibi sergilemiş sanatını yazar.

David'in Hector hakkında yazı yazması ile başlar roman aslında bu sadece bir yazma eylemi değildir aslında insanın bazı şeylerden nasıl kaçabileceğini,sorunlarını nasıl örselediğinin de göstergesidir.Süre gelen yaşamımızda nelerden kaçabileceğimiz,nelerden kaçamayacağımız aslında herşeyle yüzleşmemiz gerektiğini anlatan bir roman.
kitap içinde kitap o kitabın içinde film ve bir aynadan yansıyanlar kadar gerçeklik hissettiren roman...
Başlarda tam olarak kitaba adapte olamadım belki ilk okumam dolayısı ile ama yazarın öyle akıcı anlatımı var ki tuhaf bir şekilde sürüklüyor sizi konu ilginizi çekmese bile sürüklenip gidiyorsunuz.Düş ve gerçek, güzellik ve çirkinlik, yaşam ve ölüm, varlık ve yokluk, acı ve mutluluk, sevgi vei hanet bir arada bu kadar güzel tasvir edilebilir…
kitabı anlatamıyorum o kadar çok şey varki şuanda aklımda olayların ummadığım gibi gelişmesi mi ,bazı sorgulamalara yol açması mı ,ölümün bu kadar çok olması ve her an hatırlatır olması mı,insanın kendini cezalandırmak istemesinin altında hangi nedenlerin olduğu mu.....Vs Vs çok fazla şey kattı bana ve bir süre böyle bir kitap okuyabileceğimi sanmıyorum sakin kafalı zamanlarımda yazarın diğer kitapları ile tekrar bir kendine gelme silkelenme yaşayacağım inşaAllah,

Diğer bloglardan ufak bir alıntı olayı daha iyi kavramamız açısından bazen bazı kitapları anlatmaya gücüm yetmiyor o derece tutuluyorum müsadenizle bir paragraf alıntılamak istedim:
Paul Auster olayları okuyucunun gözünde canlandırmak, heyecanı canlı tutmak, okuyucuyu meraklandırmak konusunda da çok başarılı.Zekice bir kurguya ve akıcılığa sahip, üzerinde oldukça uğraşılmış güzel roman.Zimmer ve Mann'ın yaşamları birbirini yansıtıyor. İkisi de ölüyor, sonra bir şekilde hayata dönüyor; ikisi de vicdan azabı dolu ve kefaret ödeme arzusuna karşı koyamıyor; ikisi de sanatı bir kurtuluş olarak görüyor; yaşayan ölü adamlar ikisi de. Sanat hem bir kaçış, hem de bir başa çıkış yolu ikisi için de. Hem ölüm, hem yeniden diriliş. Hem gerçeklik, hem de yanılsama. Yanılsamalar Kitabı, Auster'ın en iyi kitaplarından. Olağanüstü zekice bir kurgusu olan, nefis bir roman.


Alıntıladıklarım:


  • o ana kadar para benim için bir işkenceden başka bir şey olmamıştı.şimdi onu bir ilaç gibi görüyordum.ruhumun yok oluşunu önleyecek bir merhem gibiydi. Sf 25





  •  Duvarları kalınca astarlanmış bir hücrede yaşar gibiydim,ama o sırada yaşayabileceğim bütün hayatların içinde bana en anlamlı geleni buydu. Sf 59





  •  Kim olduğumu bilmiyordum,ne istediğimi de,yeniden başka insanlarla yaşamanın çaresini bulamadığım taktirde yarım insan olmaya devam edecektim. Sf 60





  •  Yaşayan ölüler için bir hastaneydi orası,ruh hastaları için bir ara istasyon;ve o bomboş,kişiliksiz odalarda oturmak,dünyanın hergün yeniden keşfedilmesi gereken bir yanılsama olduğunu anlamak demekti.sf 61




  •  Çeviri yapmak kömür küremeye benzer,küreğe doldurur,sobanın içine atarsın.her kömür parçası bir sözcük tür ,her kürek dolusu kömür de bir cümle;sırtınız ağrımazsa ve bu işi ara vermeden sekiz–on saat götürecek kadar dayanıklıysanız sobanız sönmez. Sf 73



  • geçinmeyi becerebildiğim tek kişi kendimdim;ama ben kimse sayılmazdım,gerçekten yaşıyorda sayılmazdım.Yanlızca yaşıyormuş gibi yapan biriydim,ölmüş bir adamın kitabını çevirerek günlerini dolduran ölü bir adamım.sf. 103




  •  David Zimmer filmler hakkında diyor ki 21. sayfada; "Resimler ne kadar güzel ya da çarpıcı olursa olsun, beni asla sözcüklerin tatmin ettiği kadar etmiyordu. Çok fazla şey sunulduğunu hissediyordum, seyircinin hayal gücüne fazla bir şey bırakılmıyordu; çelişkili olan şuydu ki, filmler gerçeğe öykünmeye ne kadar çok yakınlaşırlarsa, dünyayı temsil etmekte o derece başarısız oluyorlardı..."





  • Ailesini uçak kazasında kaybetmiş olan David uçağa binmeden almak üzere bir sakinleştirici istiyor doktorundan. Acısını öyle güzel anlatmış ki... Allah bizlere o acıyı yaşatmasın.

Doktor: "Sorunsuz, olaysız bir uçuş olmasını umuyorsunuz. Bunun sizi neden korkuttuğunu hala anlayabilmiş değilim."
David: "Çünkü her şey benim lehime. Havalanacak ve salimen ineceğim yere, gitmek istediğim yere varınca uçaktan canlı olarak inmiş olacağım. Benim için iyi diyorsunuz, ama bir kez bunu yapınca inandığım her şeye tükürmüş olurum. Ölülere hakaret etmiş olurum, doktor. Bir trajediyi basit bir talihsizlik olayına dönüştürmüş olurum. Beni anlıyor musunuz artık? Ölenlere, siz bir hiç uğruna öldünüz demiş olurum." (Sayfa 31)


  • İnsanlar köşeye kıstırılmadıkça tam olarak yaşamaya başlamazlar



4 yorum:

  1. paul auster en sevdiğim yazarlardandır...nerdeyse tüm romanlarını okudum,aradan zaman geçince konularını karıştırıyorum ama ...ay sarayı kitabını da mutlaka oku...bu arada blogunu da çok sevdim.sık sık uğrarım,fazla yorum bırakamasam da...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. olsun olsun herzaman gel ben hissederim varlığını :) beğenmene sevindim birde temayı tutturabilsem süper olcak son yaptığım biraz dar oldu alışmıştım geniş geniş ama biraz değişiklik iyidir umarım okumada problem yaratmıyordur...hep geniş şablon kullanıyordum bir saattir bunu yapmak için uğraşıyorum birazda böyle kalsın o çocuk ruhuma geri döndüm sanırım bu ara :D ayrıca hoşgeldin bloguma

      Sil
  2. iyi güzel uğraşmışsınız ama söylemem gerek ki, hiç bu kadar yüzeysel bir kitap eleştirisi okumamıştım. söz konusu yazar da paul auster olunca insan sinirleniyor ister istemez. anlatmak istediğini anlamayanların eline düşmesi rahatsız ediyor. siz yalnızca hikayeyi okumuşsunuz, hikayenin altındaki hikayeye hiç inmemişsiniz. oysaki postmodern romanın özü budur. olay örgüsünden ve öykünün gidişatındaki şaşırtıcılıktan ibaret değildir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim güzel bilgilendirici yorumunuz için .herkesin yorumuna saygı duyarım sizin beklentilerinizi karşılamadıysa sizin görüşünüze isteklerinize tam cevap veren yorumları okursanız sanıyorum ki tatmin olursunuz.zaten ilk okuduğum kitabı olduğu için o hikayenin altındaki hikayeye inememiş olabilirim fikrimce bu normaldir.

      Sil

Yorumlamanız beni sevindirecektir